Soru Sor
Sorunu sor hemen cevaplansın.
FIKRALARIN GENEL ÖZELLİKLERİ
1. “Her bir fıkrada ince bir mizah, hikmetli bir söz ve keskin bir istihza” (Yıldırım 1999:3) vardır. Çünkü bir anlatının fıkra olabilmesi için öncelikle içinde bir mizahın yer alması gerekir, sonra nüktenin yer aldığı son cümle, kısa ve yoğun bir anlatım gücüne sahip olmalıdır. Ayrıca fıkrada beğenilmeyen, tenkit edilen bir durum ile alay söz konusudur. Fıkra metni okunduktan veya anlatıldıktan sonra eğer gülme, hiciv, hikmetli bir söz yoksa bu fıkranın anlatışında veya yazılışında sorun var demektir.
2. Fıkralarda kısa ve yoğun bir anlatım söz konusudur. Az sözle çok şey ifade edilir. Buna bağlı olarak da fıkralarda gereksiz sözlere, tasvir ve teferruata yer verilmez. Söylenmek istenen şey, kısa ve öz bir şekilde anlatılır.
3. Fıkralar içerisinde insanî veya toplumsal birtakım olayların tenkit edildiği görülür. Çünkü fıkraların temelinde toplumun aksayan yanlarının tenkit edilmesi vardır.
4. Fıkralar genellikle nesir halindedir. Az da olsa bazı fıkralar içerisinde manzum kısımlara rastlanabilir. Özellikle âşık ve şairleri konu alan fıkralarda manzum parçalara rastlamak da mümkündür.
5. Konusunu gerçek/yaşanılan hayattan alır. Buna bağlı olarak, insan hayatını ilgilendiren hemen her konuda fıkra anlatılabilir.
6. Fıkraların belirli anlatıcıları vardır. Herkes fıkra bilebilir ancak herkes fıkra anlatamaz. Çoğu kişi tarafından kabul edilmese de, masal gibi, destan gibi, halk hikâyesi gibi fıkraların da özel anlatıcıları vardır. Bunlar, tıpkı meddahlar gibi jest, mimik ve taklide bağlı olarak olayları dramatize ederek herkesin bildiği bir fıkrayı çok daha profesyonel bir şekilde anlatırlar.
7. Fıkraların dili açık, sade ve anlaşılır bir özelliğe sahiptir. Ancak, yabancı dilde veya ağız özelliklerine göre telaffuz edilen bir kelime, fıkranın nüktesini oluşturabilir. Çünkü ağız özelliklerine bağlı kalınarak veya yabancı bir kelimeden faydalanılarak yaratılan fıkralar da vardır:
a) Yabancı dil öğrenme: dört dil
b) Yabancı kelimeler: vecettü
c) Yabancı dil mantığı: come
ç) Mahalli kelimelerin farklı algılanması: körpü, tavladık ellame
d) Argo kelimeler: Dilan sineması
e) Eş anlamlı kelimeler, mecazi anlamlar: yunan var mı, kariyer, domuz gribi
8. Fıkralar, kuruluş bakımından bir tez, antitez ve sentezden oluşur. Buna bağlı olarak bir hükümle sona erer.
9. Bir fıkrada bir veya birden fazla tip olabilir. Ama fıkra genellikle bir tip etrafında şekillenir.
10. Fıkraların şahıs kadrosunda her kesimden ve meslek grubundan insana rastlanabilir. Cumhurbaşkanından işçisine; siyasîlerden aydınlara; çeşitli meslek gruplarından sıradan insanlara kadar her kesimden insan fıkraların kahramanı olabilir. Bazen de şahsın yerini, bir aşiret, dinî grup vs. alabilir.
11. Fıkralar kısa ve yoğun anlatımlı metinler olduğu için her fıkrada bir olaya yer verilir. Ancak İncili Çavuş ve Bektaşi tipine bağlı olarak anlatılan fıkralarda birden fazla olayın peş peşe sıralandığı görülür.
12. Fıkrada olayın geçtiği zaman ve mekân çoğunlukla belli değildir.
13. Fıkralar, kısa olmasına rağmen, küçük bir tiyatro eseri gibidir. Bu bakımdan fıkralar bir kompozisyon niteliği gösterirler ve her fıkrada giriş, gelişme ve sonuç bölümleri yer alır.
14. Bazen fıkralar, bir deyimin, atasözünün ya da kalıplaşmış bir sözün açıklaması şeklindedir. “Yorgan gitti kavga bitti”, “Ben senin gençliğini de bilirim”, “El elin eşeğini türkü çağıra çağıra arar”, “Parayı veren düdüğü çalar”, “Ye kürküm ye”, “İpe un sermek”, “Buyurun cenaze namazına”; “Odunlar baltayı dava edeceklermiş, sapı içimizden diye vazgeçmişler.” “Kurda
‘Niçin boynun kalın?’ demişler, ‘Kendi işimi kendim görürüm de ondan’ demiş.”, “Yengece, ‘Neden yan yan gidersin?’ demişler, ‘Serde kabadayılık var.’ demiş”.
15. Masal, halk hikâyesi gibi diğer anonim halk nesri metinlerinde kalıplaşmış ifadelere yer verilirken fıkralarda bu tür ifadelere rastlanmaz.
16. Fıkraların amacı güldürürken düşündürmek, terbiye etmek ve halkın keskin zekâsını, ortak hayat görüşünü, mantık ve esprisini dile getirmektir.
17. Fıkralar, toplantılarda konuşmalara renk katmak, ileri sürülen düşünceleri desteklemek veya birilerine mesaj iletmek amacıyla anlatılır.
18. Fıkraların bir kısmı evrensel olsa da çoğunun millî bir karakter taşıdığı söylenebilir. Çünkü mizah anlayışı kültürlere göre farklılık gösterir.
19. Bazı fıkraları anlayabilmek için o konuda bilgi sahibi olmak gerekir. Kaynakça: Yıldırım, Dursun (1999); Türk Edebiyatında Bektaşi Fıkraları, Akçağ Yayınevi, Ankara.
Tarih: 2021-01-22 09:25:09 Kategori: Edebiyat
Soru Tarat
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Sorunu sor hemen cevaplansın.
FIKRALARIN GENEL ÖZELLİKLERİ Nedir
1. “Her bir fıkrada ince bir mizah, hikmetli bir söz ve keskin bir istihza” (Yıldırım 1999:3) vardır. Çünkü bir anlatının fıkra olabilmesi için öncelikle içinde bir mizahın yer alması gerekir, sonra nüktenin yer aldığı son cümle, kısa ve yoğun bir anlatım gücüne sahip olmalıdır. Ayrıca fıkrada beğenilmeyen, tenkit edilen bir durum ile alay söz konusudur. Fıkra metni okunduktan veya anlatıldıktan sonra eğer gülme, hiciv, hikmetli bir söz yoksa bu fıkranın anlatışında veya yazılışında sorun var demektir.
2. Fıkralarda kısa ve yoğun bir anlatım söz konusudur. Az sözle çok şey ifade edilir. Buna bağlı olarak da fıkralarda gereksiz sözlere, tasvir ve teferruata yer verilmez. Söylenmek istenen şey, kısa ve öz bir şekilde anlatılır.
3. Fıkralar içerisinde insanî veya toplumsal birtakım olayların tenkit edildiği görülür. Çünkü fıkraların temelinde toplumun aksayan yanlarının tenkit edilmesi vardır.
4. Fıkralar genellikle nesir halindedir. Az da olsa bazı fıkralar içerisinde manzum kısımlara rastlanabilir. Özellikle âşık ve şairleri konu alan fıkralarda manzum parçalara rastlamak da mümkündür.
5. Konusunu gerçek/yaşanılan hayattan alır. Buna bağlı olarak, insan hayatını ilgilendiren hemen her konuda fıkra anlatılabilir.
6. Fıkraların belirli anlatıcıları vardır. Herkes fıkra bilebilir ancak herkes fıkra anlatamaz. Çoğu kişi tarafından kabul edilmese de, masal gibi, destan gibi, halk hikâyesi gibi fıkraların da özel anlatıcıları vardır. Bunlar, tıpkı meddahlar gibi jest, mimik ve taklide bağlı olarak olayları dramatize ederek herkesin bildiği bir fıkrayı çok daha profesyonel bir şekilde anlatırlar.
7. Fıkraların dili açık, sade ve anlaşılır bir özelliğe sahiptir. Ancak, yabancı dilde veya ağız özelliklerine göre telaffuz edilen bir kelime, fıkranın nüktesini oluşturabilir. Çünkü ağız özelliklerine bağlı kalınarak veya yabancı bir kelimeden faydalanılarak yaratılan fıkralar da vardır:
a) Yabancı dil öğrenme: dört dil
b) Yabancı kelimeler: vecettü
c) Yabancı dil mantığı: come
ç) Mahalli kelimelerin farklı algılanması: körpü, tavladık ellame
d) Argo kelimeler: Dilan sineması
e) Eş anlamlı kelimeler, mecazi anlamlar: yunan var mı, kariyer, domuz gribi
8. Fıkralar, kuruluş bakımından bir tez, antitez ve sentezden oluşur. Buna bağlı olarak bir hükümle sona erer.
9. Bir fıkrada bir veya birden fazla tip olabilir. Ama fıkra genellikle bir tip etrafında şekillenir.
10. Fıkraların şahıs kadrosunda her kesimden ve meslek grubundan insana rastlanabilir. Cumhurbaşkanından işçisine; siyasîlerden aydınlara; çeşitli meslek gruplarından sıradan insanlara kadar her kesimden insan fıkraların kahramanı olabilir. Bazen de şahsın yerini, bir aşiret, dinî grup vs. alabilir.
11. Fıkralar kısa ve yoğun anlatımlı metinler olduğu için her fıkrada bir olaya yer verilir. Ancak İncili Çavuş ve Bektaşi tipine bağlı olarak anlatılan fıkralarda birden fazla olayın peş peşe sıralandığı görülür.
12. Fıkrada olayın geçtiği zaman ve mekân çoğunlukla belli değildir.
13. Fıkralar, kısa olmasına rağmen, küçük bir tiyatro eseri gibidir. Bu bakımdan fıkralar bir kompozisyon niteliği gösterirler ve her fıkrada giriş, gelişme ve sonuç bölümleri yer alır.
14. Bazen fıkralar, bir deyimin, atasözünün ya da kalıplaşmış bir sözün açıklaması şeklindedir. “Yorgan gitti kavga bitti”, “Ben senin gençliğini de bilirim”, “El elin eşeğini türkü çağıra çağıra arar”, “Parayı veren düdüğü çalar”, “Ye kürküm ye”, “İpe un sermek”, “Buyurun cenaze namazına”; “Odunlar baltayı dava edeceklermiş, sapı içimizden diye vazgeçmişler.” “Kurda
‘Niçin boynun kalın?’ demişler, ‘Kendi işimi kendim görürüm de ondan’ demiş.”, “Yengece, ‘Neden yan yan gidersin?’ demişler, ‘Serde kabadayılık var.’ demiş”.
15. Masal, halk hikâyesi gibi diğer anonim halk nesri metinlerinde kalıplaşmış ifadelere yer verilirken fıkralarda bu tür ifadelere rastlanmaz.
16. Fıkraların amacı güldürürken düşündürmek, terbiye etmek ve halkın keskin zekâsını, ortak hayat görüşünü, mantık ve esprisini dile getirmektir.
17. Fıkralar, toplantılarda konuşmalara renk katmak, ileri sürülen düşünceleri desteklemek veya birilerine mesaj iletmek amacıyla anlatılır.
18. Fıkraların bir kısmı evrensel olsa da çoğunun millî bir karakter taşıdığı söylenebilir. Çünkü mizah anlayışı kültürlere göre farklılık gösterir.
19. Bazı fıkraları anlayabilmek için o konuda bilgi sahibi olmak gerekir. Kaynakça: Yıldırım, Dursun (1999); Türk Edebiyatında Bektaşi Fıkraları, Akçağ Yayınevi, Ankara.
Tarih: 2021-01-22 09:25:09 Kategori: Edebiyat
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Yorum Yapx